İnsan devam edebilmek adına durmaksızın hayaller kuruyor.
E motivasyon şart.
Sonra o hayaller bazen oluyor, bazen vazgeçiveriyoruz. Ya da
vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Ardından yeni hayaller buluyoruz kendimize.
Devam edebilmek adına.
*
Afrika’da bir söz vardır, beyazlara söyledikleri.
Sizin saatiniz, bizim zamanımız var.
İşte o saatler boyu öylesi harcıyoruz ki zamanı. Boşuna
geçirmemek adına bazen kaçırmamaya çalışarak, bazen o saatler bir an önce
bitsin diye dileyerek.
Saatleri iyi hesaplıyoruz da, zamana gereken önemi veriyor
muyuz? İşte onu hiçbir zaman tam bilemiyorum.
Yine zaman geçiyor, işler güçler. Yaşamak için kazanılan
paralar. Bu kez kurutma işlevi de olan çamaşır makineleri, annenin amaan şimdi
kullanmayacaksan ne zaman diyerek çıkardığı çeyizlik yemek takımları.
Sevgiliyle ara güzel bir rakı meze, dostunla kocaman bir
kahkaha, Karadut’la sıcacık bir kucaklaşma.
Bir cumartesi akşamüstü İstanbul’da güzelim evinde kendine
demlediğin güzelce çay.
Zaman geçiyor. Bazen gülümseterek… Yeni bir şeyler oluyor
diye değil, rutinin tadını çıkardığından. Kendi küçük dünyamın…
*
Ben bu aralar öyle yapmaya çalışıyorum. Çünkü dışarısı,
içinde olduğum ama şiddetini bir türlü kabullenemediğim şu dünya, bu zamanlar
çok ağır geliyor bazen.
Bir psikiyatrist arkadaşım anlattı geçenlerde, hayvanlarda
bir vahşet güdüsü varmış, bir noktada ihtiyacı olandan fazlasını öldürmekten
alıkoyan. Bizler de o yokmuş işte.
Bir de çıplak elle insan öldürmek, silahla öldürmekten daha
zormuş.
“Hz” Teknoloji sayesinde
onca çok silah, cihaz, gerçeklik var ki çıplak elimizde… Belki de ondan
giderek vahşetin egemenleşmesi.
Resim yazısı ekle |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder