Sayfalar

23 Nisan 2012 Pazartesi

Tekrarların içinde tekrarları özlemek...


Hayat bazen yok ya hatta genellikle tekrarlardan ibaret. Tekrar tekrar yaşıyoruz birçok şeyi. Tekrar tekrar seviyoruz, tekrar tekrar veda ediyoruz.

Uyanmak, yemek yemek, tuvalete gitmek, kitap okumak…

Bazen düşünüyorum bu tekrarlara ayrılık katanlar ne diye. Bazen yanıtlar bulabiliyorum bazen yanıtsız kalıyor bu soru cümlesi de…

Levent Yüksel’i en çok “İstanbul” şarkısından ötürü severim. Sevinç gibi, hüzün gibi eskitilmiş zamanlar der. Biz tekrarlardayken zamanı eskitiyoruz habire.

Dün gözlerim doldu bir anda. Sonra durmaksızın boşalmaya başladı göz yaşlarım. Ondandır bugün bütün gün o sevmediğim gözlüklerin arkasına sığınmam. Nedenlerim vardı, nedenilerim yoktu. Sadece, en çok evimde olmak istemiştim ve “ev” kavramı o kadar uzak geldi ki bana.

Onca yol, onca koşuşturma arasında bir türlü bir “ev” belleyememişim onu fark ettim. Herkes evine gitmek isterken ben sürekli yolların, yeni “tekrarların” peşinde koşuyorum sanki. Yollara çıktıkça dengemi buluyorum, yollara çıktıkça dengesizleşiyorum.

Evet, bazen kimi zaman hatta pek çok zaman “dengesizlik” benim dengem. Can Yücel der ya “Yalnızlık benim sidikli kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi.” İşte öyle bir şey benim de dengesizliğim.

Dışarıda yine Afrika yağmurları, İstanbul’umda muhtemelen hava güzel. Burada tekrar tekrar aynı saatte güneş doğar, aynı saatte güneş batarken, zamanın ve güneşin değişkenliğini özlüyorum. Çünkü gün ve gece eşitken bazen her şey stabil geliyor, her şey sanki bir kabullenmişlikten ibaret. Ya da bu aralar ondan ibaret olan ben miyim? Al sana bir soru daha…

Hüzünlüyüm bu gün. Benim için zaten hüznün belli zamanı saati yoktur. Onca neşeli ben an gelir bir “drama kraliçesi” tadında salınır dururum ortalıkta… Şimdi yürek yeni dramalar istiyor üstelik. Kalıbı yine dar geliyor. Yeni geride bırakmalar çekiyor canı, bu nasıl bir şeydir demeyin oluyor. Onca heyecanın, öfkenin ve bilimum şeyin ardından şimdi yine yeniden yeni baştan başlamak istiyor. Belki de giderken geride bıraktığı yollarda…Eski tekrarları çok özlüyor yürek bugün, çok özlüyor. En çok da İstanbul’unu…

Çünkü “yedi kat eller yakınım oldu, gel kavuşalım artık.” Değil mi ama? 

1 yorum:

  1. Neden hayatı tekrar olarak algılıyorsunda her doğan yeni günün hayatı ıdame ettırme rıtuellerının dışında yenı birşeyler kattığının farkında değilmisin.Aslında eskiyen zaman değil zaman hep aynı yaşanlar eskiyor zamandan geriye kalan yaşadıkların sana nasıl etklemiş bence sadece bu kadar.Bu bazen bir çimdik hüzüolca pişirmek için ateş ve sun bazen bi yemek kaşığı gözyaşı garnitürü kahkaha ee biraz gülümseme kıvrımları ve bolca pişirmek için sıkıntının ateşi veyaşayabilmek için hava ve su.

    Ev evler mekenlar kalınacak yerler dinlenilecek terler çalışılacak yerler bunlar meken ama yuvam dediğin yer dir aradığın sıcacık yumuşacık güvenli ve huzurlu ana evi baba evi ama insanoğlu bi kuş misali kuş yuvadan uçtu babaevi ana evi de mekanlar sınıfına girdi. İşte bu döngü seni de kapsadı..Döngünün içinde değişim değişimin içinde gelişim gelişimin içinde arayış vs vs bu kötü bi şey değil inkişaf için iyidir böyle olmak.
    Sakin olmak lazım sabır lazım işte buna biz deneyim diyoruz

    YanıtlaSil