Hayat bazen yok
ya hatta genellikle tekrarlardan ibaret. Tekrar tekrar yaşıyoruz birçok şeyi.
Tekrar tekrar seviyoruz, tekrar tekrar veda ediyoruz.
Uyanmak, yemek
yemek, tuvalete gitmek, kitap okumak…
Bazen düşünüyorum
bu tekrarlara ayrılık katanlar ne diye. Bazen yanıtlar bulabiliyorum bazen
yanıtsız kalıyor bu soru cümlesi de…
Levent Yüksel’i
en çok “İstanbul” şarkısından ötürü severim. Sevinç gibi, hüzün gibi eskitilmiş
zamanlar der. Biz tekrarlardayken zamanı eskitiyoruz habire.
Dün gözlerim
doldu bir anda. Sonra durmaksızın boşalmaya başladı göz yaşlarım. Ondandır
bugün bütün gün o sevmediğim gözlüklerin arkasına sığınmam. Nedenlerim vardı,
nedenilerim yoktu. Sadece, en çok evimde olmak istemiştim ve “ev” kavramı o
kadar uzak geldi ki bana.
Onca yol, onca
koşuşturma arasında bir türlü bir “ev” belleyememişim onu fark ettim. Herkes
evine gitmek isterken ben sürekli yolların, yeni “tekrarların” peşinde
koşuyorum sanki. Yollara çıktıkça dengemi buluyorum, yollara çıktıkça
dengesizleşiyorum.
Evet, bazen kimi
zaman hatta pek çok zaman “dengesizlik” benim dengem. Can Yücel der ya “Yalnızlık
benim sidikli kontesim, ne kadar rezil olursak o kadar iyi.” İşte öyle bir şey
benim de dengesizliğim.
Dışarıda yine
Afrika yağmurları, İstanbul’umda muhtemelen hava güzel. Burada tekrar tekrar
aynı saatte güneş doğar, aynı saatte güneş batarken, zamanın ve güneşin
değişkenliğini özlüyorum. Çünkü gün ve gece eşitken bazen her şey stabil
geliyor, her şey sanki bir kabullenmişlikten ibaret. Ya da bu aralar ondan
ibaret olan ben miyim? Al sana bir soru daha…
Hüzünlüyüm bu
gün. Benim için zaten hüznün belli zamanı saati yoktur. Onca neşeli ben an
gelir bir “drama kraliçesi” tadında salınır dururum ortalıkta… Şimdi yürek yeni
dramalar istiyor üstelik. Kalıbı yine dar geliyor. Yeni geride bırakmalar
çekiyor canı, bu nasıl bir şeydir demeyin oluyor. Onca heyecanın, öfkenin ve
bilimum şeyin ardından şimdi yine yeniden yeni baştan başlamak istiyor. Belki
de giderken geride bıraktığı yollarda…Eski tekrarları çok özlüyor yürek bugün,
çok özlüyor. En çok da İstanbul’unu…
Çünkü “yedi kat
eller yakınım oldu, gel kavuşalım artık.” Değil mi ama?
Neden hayatı tekrar olarak algılıyorsunda her doğan yeni günün hayatı ıdame ettırme rıtuellerının dışında yenı birşeyler kattığının farkında değilmisin.Aslında eskiyen zaman değil zaman hep aynı yaşanlar eskiyor zamandan geriye kalan yaşadıkların sana nasıl etklemiş bence sadece bu kadar.Bu bazen bir çimdik hüzüolca pişirmek için ateş ve sun bazen bi yemek kaşığı gözyaşı garnitürü kahkaha ee biraz gülümseme kıvrımları ve bolca pişirmek için sıkıntının ateşi veyaşayabilmek için hava ve su.
YanıtlaSilEv evler mekenlar kalınacak yerler dinlenilecek terler çalışılacak yerler bunlar meken ama yuvam dediğin yer dir aradığın sıcacık yumuşacık güvenli ve huzurlu ana evi baba evi ama insanoğlu bi kuş misali kuş yuvadan uçtu babaevi ana evi de mekanlar sınıfına girdi. İşte bu döngü seni de kapsadı..Döngünün içinde değişim değişimin içinde gelişim gelişimin içinde arayış vs vs bu kötü bi şey değil inkişaf için iyidir böyle olmak.
Sakin olmak lazım sabır lazım işte buna biz deneyim diyoruz