“Nanna”. Herhalde
“ninni” çağrışımından olacak ben de hep bir çocukluk algısı yaratıyor bu söz. Bir
de Sevinç Eratalay’ın aynı isimdeki şarkısındaki mısralar çınlıyor kafamın
içinde…
“Her şey çabucak
geçer/Sevgi de hatta keder de/ Dün gece dökülen yaşlar, geçen yıl yağan kar
nerde?”
Düşsün düşebildiğince... |
Öyle anlar
geliyor ki, en canımızı acıtan zamanları bile gülümseyerek anlatmıyor
muyuz? Yani hayat sürekli Edith Piaf’tan
Autumn Leaves çalarken ve uzun sarı yapraklı yollardan yürürken geçmiyor ki. Ki
ben o hüzünlü zamanları bile özleyebilen garip bir kadın olmam dolayısıyla
benzer zamanları dahi hazla anımsıyorum bazı bazı…
Onca kitap
arasında bir kenarda kalmış “Nü Peride” diye bir kitap, Hakan Akdoğan’ın.1998
yılında da Yunus Nadi Roman Ödülü’nü almış üstelik. Bakayım diye oturdum, yerimden kalktığımda
bitirmiştim. Oradan takıldı bu cümleler aklıma. Kötürüm bir adamın asla elde
edemeyeceğini bildiği için severken nefret ettiği, en çok da hayatına devam
ettiği için hırslandığı kadına yazdığı satırlar çarptı bir an:
“Bir yanım senden nefret ediyor, kin kusuyor,
anılarını, yaşattıklarını, hatta varlığını yadsıyor; bir yanım seni çok
seviyor, kucaklıyor, kurmaca odalarda, kurmaca müzikler eşliğinde seninle dans
ediyordu. Hep yaşam öykülerini okuduğumuz, birden çok kişilik taşıyan insanlara
benziyordum gitdie. Yokluğuna seni yadsıyan yanım öbürüne yenik düşüyordu ve
geçmişe ait imlerden yararlanarak seni yaratıyordum yanı başımda.”
*
Ay tanrıçası Nanna |
Kitabı bitirdim.
Sevinç Eratalay’dan “Nanna”yı dinledim. Sonra oturdum Nanna’yı araştırdım. Gün karardı, ağustos böcekleri ötmeye
başladı. Sümer Mitolojisi’nde Ay tanrısı
demekmiş Nanna, onu öğrendim. Hatta
kaderin tanrısı olarak da anılırmış.
Sayısı da ayın günlerinden hesapla 30 imiş.
Derken “Nanna”yı
geçtim, 30 sayısına bakındım biraz.
30, düzenin de
sayısı olarak anılırmış.
Sizce de
çelişkili değil mi kaderle düzenin aynı sayıda buluşması… Nedense kader bana
bir sayılar sarmalını daha çok anımsatıyor.
Neyse en azından
30’un mitolojik önemi sadece düzenle ilgili değil.
Meğer Yahuda’da
Hz. İsa’ya 30 gümüş para için ihanet etmiş. Ama öte yandan “kutsal metin gelenekleri” denilen şeye göre Hz. İsa’da Hz. Musa’da 30
yaşında vaaz vermeye başlamış.
*
Aa bir de bugün
ayın 30’uydu değil mi?
Neyse ne de olsa;
“Her şey çabucak geçer/Sevgi de hatta keder de/ Dün gece dökülen yaşlar, geçen
yıl yağan kar nerde?”
En son da oturdum yazdım, hatta sanırım biraz saçmaladım...
Nü Peride'nin alıntısı bana Bergman'ın Winter Light filmini hatırlattı. Orada da tam anlamıyla buna benzer olmasa da alıntıda yazılanları çağrıştıracak bir diyalog vardır. Eğer yazını okumasaydım bugünün ayın 30'u olduğundan haberim olmayacaktı bu arada, şu an çalışmadığım için kendimi soyutlamışım her şeyden:-) Nanna kelimesinin akustiği ne hoş bu arada, şiir gibi. Ay tanrısı zaten, tabii öyle olacak:p
YanıtlaSilsaçmalamak mı, delisin, eline sağlık!