Uzun zamandır bir sokak kafesinde oturup yazı yazmamıştım. Uzun
zamandır pek yazı yazmamıştım da doğru bir tanımlama olabilir. Gerçi genelde
bizim sokak kafeleri bol trafik sesli olduğu için mesela Paris’in o romantik
atmosferini hissedemiyorum ama kendimi “evimde hissettiğim” tek yer olan
İstanbul’dan başka yerde olmak da istemem doğrusu.
Ocak ayı geride kaldı. Benim için genelde yeni yıl kararları
alma zamanı da şubat ayıdır zaten. Belki de şubat kısa çekiyor diye kendimi
gaza getirip en azından bir süre bu kararları uygulama yolunda ufak bir hile
yapıyorumdur.
Peki ne kararlar aldım. İşte asıl trajik kısım da burada
başlıyor. Pek bir karar alamadım. Gerçi mesela Ensar’a sorsanız “Bu yıl daha
sakin olacağım” ya da anneme sorsanız “bu yıl kendime daha bir bakacağım”
veyahut mesela Yeşim’e sorsanız “bu yıl olayları elimden geldiğince
melankolikleştirmemeye çalışacağım” benzeri kararlar alsam hiç fena olmazdı.
Sanırım benim bu yılki kararım gezmeye devam etmek.
Bazen yerleşik düzene geçmek istiyorum ama olmuyor. Hiç
olmadı şehirler arası yollara vuruyorum kendimi. Sonra kendimi yine İstanbul’uma
atıp böyle karamsar falan olmaya çalışıyorum ama İstanbul ona da izin vermiyor.
*
Neyse gezmek dedik ve artık gezen ve gezdiren bir şirketin,
Mustafa Amca’nın deyişiyle “ Karibucuğum”un bir parçası olduğuma ve rota
planlamasında tam bir diktatör edasıyla etkin rol aldığıma göre 2013’te
gideceğim belli başlı rotaları da seçmiş bulundum.
Bu yıl memleket memleket diyerek Karadeniz’i keşfedeceğim
bir kere. Yani sen git dört bucak dolaş Karadeniz’i keşfetme. Rotanın sonunda
ise Gürcistan beni bekler. Şarap sevmeyip şarap tadımı yapılan yerlere gitmem
de benim ironilerimden biri zaten.
Afrika’yı çok özledim. Bir gidip havasını koklamam
gerekiyor. Bence neden Kenya olmasın? Diyor ve kendimi en özgür hissettiğim
safari günlerimi şehir karmaşası içinde anıyorum yine…
Gelelim bu yılın yıldızına. Evet, 1 Mayıs’ta Küba’da
olacağım. Nazar değmesin diye bu konuya pek değinmiyorum bile…
Bir Balkanlar rotası yapıp gördüğüm yerleri görmediklerimle
birleştirmek ise Haziran ayı rotamda…
Nicedir Ortadoğu aşeriyorum. Ya Ürdün ya da artık rüyalarıma
giden Kudüs’e de bu yıl mutlaka gidilecek.
Şimdilik bu kadar ama eminim daha neler neler çıkacak.
Anlayacağınız bu yıl yine yollarda geçecek.
*
Yalnız yol kısmı iyi güzel de şöyle bir sorunum var.
Yollarda ola ola artık yerleşik olduğum zamanlar müthiş canım sıkılmaya
başladı. Belki de zamanımın bir kısmını bu yıl Bursa’da geçirmek zorunda
olmakla ilgili olabilir bu. Aman Bursalılar alınmayın ben de Bursa doğumlu biri
olarak yazıyorum bu satırları hatta Baba tarafımın yüzde yüzü Bursa’da yaşıyor.
Ama olmuyor. Yapamıyorum. Kentin kendimce ruhuna sahip
olmayan yerleri ben de sahiplenemiyorum. Bu nedenle sadece seni değil mesela
Londra’yı da çok sevmiyorum ya da Amsterdam’a da içim pek ısınamadı. Sadece ruhlarımız
uyuşmuyor. Ne yapayım? Sevgili Bursa, seninle ilişkimiz yeni yılda daha bir “seni
uzaktan sevmek” modunda giderse çok da üzülmeyeceğim yani…
*
Bursayı çok sevmemiş, sevememiş olabilirim. Ama Bursa’da çok
sevdiğim insanlar var. Bunlardan biri de Demet Argun. Kendisi hem
gezginlerimizden hem de eşi Aykut’la birlikte Bursa’yı çekilir kılan
arkadaşlarımızdan. Aynı zamanda da müthiş bir “mutlu an” fotografçısı. Yani
sırf Demet fotoğraflarımı çeksin diye evlenebilirim. ( Tabi ki şaka yapıyorum yine
de bu dipnotu düşelim de!) Bazen canım sıkılınca internet sitesine
bakıveriyorum ( Bu da linki: http://www.demetargun.com/wb/index.php
) Bir de bizim Karibu’yu bir güzel anlatmış. E onun da bari reklamını yapayım.
Sitesine giriyor, blog kısmını tıklıyorsunuz. İşte orada da bizim Çorum
gezimizin öyküsü, yine mutlu eden fotoğraflarla birlikte yer alıyor.
Bence siz de bakın. Mutlu olun.
Herkese mutlu pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder