Sayfalar

2 Mart 2014 Pazar

Hayat bazen...

Biz ne olduğunu anlamadan hayat geçiyor. Sanki eskilerin bir bildiği var. İnsan yaşı otuza doğru gittikçe, yaşadıklarıyla daha çok susmaya başladıkça anlıyor.
Ne garip, aynı sandığım ben her geçen yıl biraz daha değişiyorum. Üstelik yıllar geçtikçe daha bir anlıyorsun bunu.
Dünyayı gezme ve gezdirme işi olmuş biri olarak yazıyorum bunları… Nereye gidersen git, gittiğin yer bir arpa boyu yol. Dünyanın bütün ülkelerine kendini taşırken, Çengelköy’de içtiğin çayı, Beşiktaş’ta giden birinin ardından kırık kalmış bakışını, köpeğin kendini bir anda denize attığı an yaşadığın şaşkınlığı, kızıp kapattığın telefonlar, gülüp sarıldığın boyunları hepsini birden taşıyorsun.
Sonra bir bakıyorsun taşıdıkların ne de artmış… Sen taşıyorum derken arada bazı şeyler kayboluvermiş. Hiç unutmam dediğin anların hatıraları inanamadığın derecede silik.
Derken bir kırılma noktası. Bütün bunları düşünüyorsun. Bir çay, şarap, rakı ya da su hatta ağrı kesici falan içiyorsun.
Sen değişecek desen de neysen o olmaya ve bilerek – bilmeyerek kendine biçtiğin hayatı yaşamaya devam ediyorsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder